top of page
Adam gazete okuma

AB - İngiltere Tahkim ve Mahkeme İhtilafı Üzerine Değerlendirme

Denizde Kargo Gemisi
  • 2002 yılının Kasım ayında, 26 yaşındaki petrol tankeri, M/V Prestige, 77.000 ton petrol ağır yakıt taşırken kopan fırtına nedeniyle Fransa, Portekiz ve İspanya limanına yanaşamadı.

  • 19 Kasım 2002 tarihinde ise İspanya/Galicia kıyısına 210 kilometre mesafedeyken çok hızlı bir şekilde battı.

  • 60.000 ton ağır yakıt denize döküldü ve dökülen bu yakıt binlerce kilometre ilerilere yayıldı. İspanya, Fransa, Portekiz balıkçılık, turizm, ticaret alanında hasar alırken, bu kaza İspanya ve Portekiz tarihinde yaşanan en büyük çevre felaketi olarak kayıtlara geçti.

  • Bilindiği üzere Protection and Indemnity Club (P&I Sigortası), deniz taşımacılığında zarar gören üçünü kişilere karşı olan sorumluluklardan doğan zararların karşılanması adına donatanlara zorunlu kılınan bir nevi sigortacılık kavramıdır. Söz konusu olayda bu görevi The London P&I Club üstlenmiş ve donatanın sorumluluğundan doğan zararları karşılamayı taahhüt etmiştir.

  • Ancak Prestige gemisinin batmasından dolayı yaşanan felaketin neden olduğu zarar “International Convention on Civil Liability for Oil Pollution Damage  (CCL)/ "Petrol Kirliliği Zararının Hukuki Sorumluluğuna İlişkin Uluslararası Sözleşme"de belirlenen sorumluluk sınırını katbekat aşmıştır.

  • İspanya, 2002 yılında geminin kaptan, ikinci kaptan ve  baş mühendisine karşı İspanya Ceza Kanunu uyarınca cezai işlemler başlatmıştır. 2010 yılında ise maddi hasarlar kapsamında geminin sahiplerine karşı, kaptanın ve diğerlerinin davranışlarından sorumlu olduğundan bahisle yasal işlemler başlatılmıştır. Gemi sahiplerine karşı yasal işlemleri ile aynı anda P&I kulübüne karşı da bu işlemleri başlatmışlardır.  Hem İspanya Ceza Kanunu hem de CLC Konvansiyonu bu duruma izin vermektedir.

  • Geminin P&I Kulübü İspanya ve Fransa’ya karşı CLC kapsamında bulunan sorumluluklarını kabul ederken, zarar gören üçüncü kişilerin taleplerini ise, sigorta sözleşmesinde bulunan “İngiliz Hukuku uygulanır” ve “Londra Tahkim Kurulu’na gidilir” ibarelerinden dolayı üçüncü kişilerin bu taleplerinin İspanya Ceza Kanunu altında değil, tahkim müessesinde ve İngiliz Hukuku kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

  • Eğer yapılan bir sözleşmede İngiliz Hukukunun uygulanacağı belirtiliyorsa ve aynı zamanda tahkim şartı da yazılı olarak belirtilmişse, bu sözleşme direkt olarak Arbitration Act 1996 hükümlerine tabiidir. Ancak ne İspanya ne de Fransa bu tahkim sürecine katılmamıştır. Karşı tarafın sürece katılmamasıyla beraber Kulüp, Arbitration Act 1996 madde 18 kapsamında kulüp, tahkim sürecini başlatmış ve  İspanya ve Fransa’nın sürece katılmadıklarını belirterek yokluklarında non-CLC talepler için İspanya ve Fransa’ya karşı herhangi bir sorumlulukları olmadığına ilişkin karar verilmesini talep etmiştir. Talepleri kabul edildikten sonra da yine aynı kanunun 66. Maddesi uyarınca, tahkim süreci sonunda verilen kararı yüksek mahkemeye de onaylatarak bu kararı sanki bir mahkeme kararıymışçasına tescil ettirmişlerdir.

  • Bu kanun, ortada bir tahkim anlaşması varken, başka bir yerde yasal işlemlerin başlanmasının yaratacağı mağduriyeti ortadan kaldırmak amacıyla, “anti-suit injunction” adı altında, karşı tarafın başka bir yerde yasal işlemleri başlatmasına engel olabilir.

  • Ancak İspanya bu durumu kabul etmemiş, tahkim anlaşmasına tabii olmadıklarını, State Immunity Act 1978 kapsamında İngiltere’de yapılacak olan yargılamadan bağışık olduklarını ve bu tahkim sürecinin sonun verilen kararın da yokluklarında verildiğini ve bu nedenle uygulanabilir olmadıklarını ileri sürmüşlerdir.

  • İlk derece mahkemesinde; İspanya ve Fransa’nın State Immunity Act 1978 kapsamında bağışık olduklarına ilişkin ileri sürdükleri savın geçerli olmadığını çünkü bahsedilen kanunun 2. Maddesi kapsamında prosedürleri kendileri başlattıkları belirtilmiştir. Bu durumun kaynağı ise, Kulüp tarafından başlatılan tahkim sürecine, Arbitration Act 1996’nın madde 67 ve 72 uyarınca itiraz etmelerinden dolayı, kendi kendilerine zaten bu anlaşmanın bir tarafı haline geldiklerini, prosedürün içine kendilerinden katıldıklarını ileri sürerek, 1978 kanunun 2. Maddesi uyarınca bağışık olamayacaklarını kabul etmiştir.

  •  9. Maddesi kapsamında, tahkim sürecinin bu bağışıklığa tabii olmadıklarını, taleplerin, kulübün sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ve bu nedenle sözleşmede belirtilen tahkim koşuluna tabii olduğunu, aynı zamanda sözleşmenin hukukunun İngiliz hukuku olmasından dolayı, P&I Kulüplerinin “pay to be paid” kuralına tabii olduklarını hüküm altına almıştır.

  • Bunun üzerine, İspanya ve Fransa, ilk derece mahkemesince verilen kararın değiştirilmesi amacıyla temyiz yoluna başvurmuşlarıdır. Ancak temyiz mahkemesi,“Court of Appeal” yapılan detaylı yargılama sonucunda da, İspanya ve Fransa’nın talep ettikleri hususların kulübün sigorta sözleşmesi ile bağlı olduklarından dolayı tahkim şartına bağlı olduklarını, yine sözleşme ile bağlı olduklarından dolayı uygulanacak hukukun İngiliz Hukuku olduğunu, ve İngiliz Hukuku olduğundan dolayı da P&I Kulübüne ilişkin herhangi bir talepte “pay to be paid” kuralının geçerli olacağına ilişkin verilen ilk derece mahkemesi kararını onanmasına karar vermiştir.

  • Burada İngiliz Hukukunun uygulanmasına karar verilmesinin sebebi, İspanya ve Fransa tarafından Kulübe karşı ileri sürülen talepler, daha önceden imzalanmış ve anlaşılmış olan Kulüp Sigorta Sözleşmesine tabii olduklarından dolayıdır. Donatanlarca zorunlu olarak yaptırılan bu sigorta sözleşmesinin tabii olduğu hukuk İngiliz Hukuku olduğundan dolayı kendi kanunları izin verdiği halde İspanya ve Fransa taleplerini direkt olarak Kulübe yöneltememiş ve tahkim şartıyla bağlı kılınmışlardır.  

  • Ve ayrıca bu nokta da State Immunity Act 1978’de tahkim söz konusu olduğunda ve prosedürler bağışıklık gözeten tarafından başlatıldığında, başka bir ülkede gerçekleşecek olan yasal işlemlere tabii olmama durumu da söz konusu olamayacaktır.

bottom of page